Bugünlerde yollara pek çok ad verilir olmuş. İstanbul’da yeni bir yol adı öğrendim geçen yıl. Bu yolun adı ise; “Yan yol”. Bilindik yolların yanına ayrılmış ayrı bir yol. Sanırım kazaları önlemek amacıyla yapılmış. Dolmuşlar, otobüsler indir-bindir yapıyorlar, arabalar orada rahatça durabiliyor. Diğer yol adlarına örnek vermek gerekirse; e beş, tem, tüp geçit vs. bunun gibi daha birçok yol adı var.
Çocukluğumu düşündüm de asfalt yola “Demir yol” adını kullanırdık halk arasında. Belki sağlamlığına bir vurguydu bu. Her sene yama yapılıp kışın açılan çukurların kapatılmasına rağmen hem de. Diğer taraftan tarlalar (tarla yerine “yaban” kelimesini kullanılırdı) arasındaki yollar esas yol adının karşılığıydı bir çocuk olarak.
Çocukluğumda sıkıldıkça yabanlarda dolaştığımı hatırlarım. Bazen bir böceğin peşine takılır, saatlerce oyalanırdım. Yol kenarlarındaki her otun, bitkinin tadını bilirdim. Zira, dişlemişliğim vardır birçoğunu. Toprağa çıplak ayakla basardım şimdiki ayak tutsaklığının aksine. Toprak ve taşlar sabahın erken vakitlerinde serin olur, öğleye doğru ısınır ancak. Hatta karanlığın çöküşünden uzun bir süre sonra bile, toprak, hatırı sayılır bir sıcaklık barındırabilir. Bugün bile sırtımda o sıcaklığı duyumsarım ara sıra.
Köy yolları üzerine düşününce, ülkenin karlı yollarına değinmeden geçmek olmaz sanırım. Her altı ayda bir kapanan köy yolları, haber ajanslarında sayıları yüzlerle ifade edilen, ulaşımdan çok, çile yolları. Diğer taraftan, bakım onarım çalışmalarının bir türlü bitmek bilmediği kara yolları da unutulmamalı. Hani, toprak küreyen işçi tabelalı, TRT haberlerinin sonuna doğru, harita üzerinde işaretlenen, ülkenin damarlarına benzeyen kara yolları. Düşünüyorum da sadece seçim vakti gelince bakımı yapılan ne çok yolları var ülkemin.
Bugünlerde yollara pek çok ad verilir olmuş. Ne çok derdin var senin, çözüm yolları kapalı, problemlerle dolu benim güzel ve yalnız ülkem.