Vakit geceye yakın. Karanlık çorak topraklardan geriye doğru kayıyor bir iki ağaç. Yolun bir ucu Erzincan’a gidiyor, bir ucu da Tokat’a. Varacağım yer ise Trabzon. İçi kalaylı kazan. Yarın Allah kerim diyorum içimden. Bu bir yolculuk. Fakat bir şehirden diğerine değil. Kendi benliğime bir yolculuk.
Kırsalın sessizliği kulaklarıma çalınıyor, dinliyorum. Uzaklardaki evlerin ışıklarını yıldızlara benzetiyorum çocuk gibi, sonra onların her birinin birer hayat olduğu aklıma geliyor, kayboluyor çocukluğum, istemsizce yetişkin oluyorum. Şimdi solumda kocaman bir duvar var. Üstünde belli belirsiz ağaçlar. Gökyüzü lacivert bir karanlık. Yıldızlar görünmüyor artık. Her yıldız bir hayattır demiştim ya, burada yıldızlar yere düşmüş, doğunun serin ve çolak yalnızlığına bürünmüş, ışıldıyorlar yamaçlarda.