Yemeği öyle bir hızla yedim ki. Eve koştum hemen. Çantamı aldım koşarak geçtim sokakları tramvaya yetişeyim diye. Caddeye çıkınca tramvay durakta duruyordu. En az yüz metre vardı aramızda. Hareket edecek diye ödüm koptu. Koştum. Caddenin ortasından, kaldırımlar yoğun, cadde ise boştu. Çok ilginç. Tramvayı kullanan kadınla göz göze geldim. Bekleyin dedim işaretle. O da çabuk ol dedi başını salladı...
Sivrihisar Güncesi
Dışarısı eksi sekiz derece soğuk. Sivrihisar’da mola verdi beni Eskişehir'den umuda götüren otobüs. Önce bir süre dışarıda durdum, otobüslerin ön camlarını yıkayan amcayı seyrettim. Öylesine soğuk ki hava, su daha otobüsün camından akmaya fırsat bulamadan donuveriyor, kaydıraktan kayan bir çocuk edasıyla aşağıya süzülüp yere düşüyor. Dayanamayıp soğuğa içeri girdim. Etrafı seyrediyorum şimdi...
Gaziantep Güncesi
Hava güneşli. Sabahları beş liraya kahvaltı veren bir yerde oturuyorum şimdi düşündüm de eskiden milyon dediğimiz para miktarı lira olunca bir zihinsel eksen kayması yaşadık ülkece. Sanki Bir anda paranın değeri artmış gibi bir anlam yaratılmaya çalışıldı. Halbuki etkisiz elamanlardan sıfırdı kapı dışarı edilen.
Sonsuz bir Nisan Akşamı
Son zamanlarda pek sık bilmediğim kelimeler duyuyorum ya da fark ediyorum bugünlerde yepyeni ya da eski kelimeleri: Nifak, nevrotik, retorik gibi şeyler. Her seferinde şaşıyor dağarcığımdaki yerine usulca ekliyorum. Tıpkı kör, dilsiz ve her yanı felçli bir şair gibi. Yaşarken öğrenmek böylece ebediymiş gibi geliyor, ölümü ömrüme yayıyorum. Sonsuz çığlıklarla kendimi kemirerek yutuyorum, ağır ve...