Lamba: Işık daha çok ışık diyordu Gothe. Şimdi ışıklar arasında gözlerimiz kamaşmış hiçbir şeyi göremez olmuşuz. Körlük bulaşıcı bir hastalık olmuş hatta.
Şişe
Şişe: Umulmadık bir anda bir durağın tepesinde duran şişeye takılınca bir kadının bakışı, hemen çekiverdim bu kareyi. Üzücü olan şey hala çöp atmamak üzerine sözler söylüyoruz...
Çizgiler
Paul Ricoeur (2017), üç tür izden bahseder "Hafıza, Tarih, Unutuş" kitabında. Başlıca iz sözcüğünün üç kullanımını bir birinden ayırır. ilki, kortikal izler, ikincisi travmatik izler, üçüncüsü ise tarihsel izlerdir. Böylelikle, bir zamanlar var olmuş şeylerden arda kalan izlerle bir bellek sorunsalı doğar.
Bu Bir Çatal Değildir
İlk bakışta göz her ne kadar zihinde beliren imgeler arasında anlam yaratmaya çalışsa da bilinmeyen bir lekeye bakan kişi anlam yaratmakta zorlanır. Bütün mesele bir “anlatı” yoksunluğudur oysa.
Topraktan Toprağa
Yunus Emre’nin “Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi. Hele bana şöyle gelir, şol göz yumup açmış gibi. İş bu söze Hak tanıktır. Bu can gövdeye konuktur. Bir gün ola çıka gide, kafesten kuş uçmuş gibi. Miskin adem-oğlanını, benzetmişler ekinciye. Kimi biter kimi yiter, yere tohum saçmış gibi. Bu dünyada bir nesneye, yanar içim göynür özüm, yiğit iken ölenlere. Gök ekini biçmiş gibi”...
Yansıma
Narkissos, Nemesis tarafından sonsuza kadar karşılıksız bir aşkla kendi yansımasına bakmakla lanetlenmiş olsa da kendini görmeyi bilmeyendir belki de esas kişilik. Aksi bir durumda kişi olmak kendine ihanet etmeyi şart koşar. Kişilik bir yerde kabullenişken, aynı zamanda tam bir reddediştir. “Sonuç olarak narsisizm bir kara delik ise öznel deneyim olay ufkunun ta kendisidir”.